Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Eski Türklerde toplumda kadının önemli ve saygın bir yeri vardı. Hakan'la Hatun resmi toplantılarda yan yana oturur, yönetimi birlikte vürütürlerdi. Savaş gibi, barış gibi büyük kararların alınmasında kadının rolü büyüktü. Buyruklarda, Hakan'ın imzasının yanında Hatun'un imzası da bulunurdu. İslâm dininin kabulünden sonra özellikle
Reklam
syf.99-100
Platon ise tüm ilkçağ filozofları için, siyasi anlamda kirlenmiş bir kentte yaşayan bir filozofun nasıl davranması gerektiğini bir biçimde açıklamıştır: Demek ki, çok az sayıda insan felsefeyle uğraşmaya layıktır.[...] Oysa bu az sayıdaki insanlardan biri olan ve böylesi bir iyiliğin tatlılığını ve mutluluğunu tatmış olan kişi, geri kalan çoğunluğunun deli olduğunu, hiçbir siyasi adamın davranışında anlamlı bir şey bulunmadığını ve -tıpkı yırtıcı hayvanların arasında düşüp de onların yırtıcılıklarına ayak uydurmayı reddeden ama o vahşi güruha tek başına karşı koyamayan bir insan gibi- ölümü göze almadığı sürece, yanında adaletin yardımına koşacağı hiç kimse olmadığını anladığında, kente ya da dostlarına bir hizmette bulunamadan, kendisine ya da başkalarına bir yararı dokunmadan öleceğinden emindir. Bütün bunları düşündüğünde, kendini dinlenmeye çeker ve yalnızca kendi işleriyle meşgul olur. Tıpkı aniden fırtınaya yakalanan bir yolcunun rüzgarın kaldırdığı toz ve yağmur girdabına karşı bir duvar ardına sığınması gibi, diğer herkesten adaletsizlik taştığını görünce, bu dünyadaki varlığını adaletsizlikten ve inançsızlıktan arı tutabilir ve hoş bir umutla ruhu dingin ve huzur içinde bu hayattan çekip gidebilirse kendisini mutlu addeder.
Dost kitabeviKitabı okudu
İngiliz Gaddarlığı
İngiliz emperyalizmi kendisini meşru bir zemine oturtmak için aydınlanmacı despotizm argümanını kullanıyordu. Yapılanlar güya yönetilenin iyiliği için yapılıyordu. Churchill'in 1943'ün ikinci yarısındaki insanlığa sığmayan tavırları, bu iddianın mesnetsiz olduğunu göstermişti. Fakat iki asırdır, bu iddia dolaşımdaydı. İngiliz
Ağzı olan konuşmuş..Uyduran uydurana!! ..
"Kitabının Fransızca baskısının 23. sayfasında El-Ghassein Erzurum'da tanıklık ettiğini söylediği bir olayı anlatmıştır. Bu kentte güçlü bir Kürt ağası ile konuştuğunu yazan El-Ghassein bu ağanın kendisine tek başına tam 5000 Ermeni'yi öldürdüğünü söylemiştir. Kürt ağa, El-Ghassein'in belirttiğine göre Ermenileri İstanbul'da, Erzurum'da, Sivas'ta ve Trabzon'da öldürmüştür. Kitabın Almanca baskısında -ve çevirisinde- aynı ağa yine aynı kentlerde bu kez yine tek başına tam 50.000 Ermeni'yi öldürdüğünü söylemektedir ya da Almanlar ona bu lafı söyletmektedirler (s. 61). Bu yalanı Bedevi şeyh mi söylemiş yoksa Almanlar mı onun metnini tahrif etmişler belli değildir ama belli olan şudur ki Kürt ağa 1915'te 50.000 Ermeni'yi öldürebilmek için herhalde ya atom bombası ya da napalm kullanmış olmalıdır..."
" Rilke 'müzisyen kadına' şunları yazar: Kentte, geceleyin kasırga koptuğunda korkarım, biliyor musun? Oysa insan, bu kasırga doğanın bir elementi olmaktan duyduğu gururla bizi görmez bile, diye düşünür değil mi? Ama kasırga, kırda tek başına duran bir evi görür, güçlü kollarının arasına alır, onu dayanıklı kılar ve insan orada, dışarıda, uğuldayan bahçenin ortasında olmak ister, hiç olmazsa pencerenin önünde dikilir ve peygamberlerin ruhunu gövdelerinde taşıyormuşçasına sal­lanan bu yaşlı, öfkeli ağaçların dediğini onaylar. Fırtına gürlüyor, ağaçları eğip büküyor; evde barınan Rilke ise dışarıda olmak istiyor, rüzgar ve yağmurun tadını çıkarmak için değil, düşleme peşinde koşmak için. (...) Kasırganın bilgeliğine, şimşeğin keskin görüşlülüğüne, öfkeden çıldırmış bile olsalar yine de insanın evini gören ve onu korumak için anlaşan doğanın tüm ele­mentlerine güveniyor. "
Sayfa 73
Reklam
Uzaktan kimsenin atmadığı bir çığlık yükseliyor…. Ürpermiyorum; hücrede uzun süre tek başına kalanlar gibi kendi çığlıklarıma alıştım: Eğer bu kentte bir becerilen gibi sürünmek istemiyorsam yapmam gereken telefon etmek; annemin o unuttuğum sesiyle tekrar kucaklaşmak, ‘Geliyorum,’ demek. ‘Artık oyuncu değil, çocuğun olmak istiyorum’ diye fısıldamak… Bunda garip bir şey yok: Her insan sevsin sevmesin ölümünden az önce yeniden annesinin çocuğu olmak ister. Bu kez kararlıyım; neye mal olursa olsun, kendini ona adayanları hep aldatan bu ışıltılı, nankör kenti, o uzak kasabada çürümek, geçmişimin mezarlığına gömülmek için sabah olmadan terk etmiş olacağım… Bu kentte ölmek yerine, koyu yeşil suları ışıldamayan bir göle yaslanmış kasabamda göçüp gideceğim; aradaki fark sadece bu. Hayat ummuyorum; umduğum cansız düşlerimle birlikte sığabileceğim bir mezarlık. Benliğimin labirentlerinde tutsak kalan kendi narsisusu olmaktan bıkmayan o zavallı bir kez daha çığlık atıyor… Ama ben onu duymuyorum.
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Gençken ölümün nasıl gövdenin doğal bir davranışı olduğuna inandığım aklıma geliyor; artık yalnızca bir zekâ işi olduğunu biliyorum - yoksulluk acısını çeken kişilerin zekaları. Nihilistler bunun bir son olduğunu söylerler; İncil’e inananlar ise bir başlangıç; gerçekte tek başına bir kiracının ya da bir ailenin bir evden ya da bir kentte başka yere taşınmasından daha fazla bir şey değildir.
Sayfa 66 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Reklam
_Anlamak, sevmenin başlangıcıdır. _Üzülme, kızma, sadece anla. İnsanlara kahkahalarla gülmek ya da nefret duymak yerine onları anlamak için çaba sarf ettim. _Tutkulardan kurtulup özgürleşmek için, eylemlerimizin gerçek nedenlerini anlamalıyız. Anlamak, onları dönüştürür. _Aklın kılavuzluğunda yaşayan insan başkasının kendisine olan nefretine,
_Her şeyden önce insan olunmalı; ondan sonra doktor. _Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma. _Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. _Sen hiçbir şey söylemeden çok konuşmanın sırrını biliyorsun _Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.
_Bana, “Sen kral mısın yoksa yasacı mısın ki politika üstüne yazı yazıyorsun?” diye soracaklara cevabım: Hükümdar ya da yasacı olsaydım, ne demek gerektiğini söyleyip vaktimi boşuna harcamaz, ya yapacağımı yapar ya da susardım. _Niyetim, insanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.